Açlık grevlerinde kritik eşik
3 Nisan 2017, Pazartesi
Türkiye’deki 6 farklı cezaevinde, 15 Şubat’tan beri süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde olan 76 mahpus bulunuyor. 13 mahpusun açlık grevi ise hayati tehlike sınırını aşarak 48’inci güne ulaştı.
ANKARA - İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlükçü Hukukçular Platformu ve Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi düzenlenen ortak basın açıklamasında 15 Şubat 2017 tarihinden beri açlık grevinde olan mahpuslar ile ilgili verileri açıkladı. Verilere göre, 6 farklı cezaevinde 76 mahpusun süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi devam ediyor. 25 mahpus kritik sınır olan 40 günü aşarken Aliağa (Şakran) Cezaevi’nde tutulan 13 mahpus ise 48’inci gününde açlık grevine devam ediyor.
İzmir kadın cezaevinde 5 mahpus 41, Sincan kadın cezaevinde 7 mahpus 40, İzmir 4 nolu T tipi cezaevinde 8 mahpus 34, Tekirdağ 1 nolu T tipi cezaevinde 10 mahpus 27, Tarsus kadın cezaevinde ise 5 mahpus 21 gündür açlık grevini sürdürüyor.
İnsan Hakları Derneği’nde düzenlenen basın açıklamasında verilerin paylaşılmasının yanı sıra mahpusların talepleri de özetlendi. Üç maddede özetlenen taleplerde, cezaevlerindeki koşulların iyileştirilmesi, düşünce ve görüşleri nedeniyle aralıksız sürdürülen gözaltı ve tutuklamaların sonlandırılması ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması talebi yer aldı.
ANLAMAK ZORUNDAYIZ
Basın açıklamasında konuşan TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı ise, açlık grev yapanların intihar eylemcisi olmadığını, süresiz ve dönüşümsüz olsa bile açlık grevinin hedefinin taleplerin gerçekleştirilmesi olduğunu ifade etti. “Açlık grevi, bir insanın taleplerini kendi bedenine zarar verecek eylem dışında başka hiçbir eylem olanağı kalmadığı noktada gündeme gelen bir şeydir” diyen Bakkalcı, “İfade edemiyorlar, sesleri duyulmuyor, ihlaller derinleşerek devam ediyor ve insanlar öyle bir noktaya geliyorlar ki, başka seçenekleri kalmadığı inancıyla açlık grevini gündeme getiriyorlar. Bu insanları anlamak zorundayız” şeklinde konuştu. 48 günün tıbbi açıdan önemli olduğunu vurgulayan Bakkalcı, “Açlık grevlerinde 35-42’inci gün aralığına ciddi risk olan dönem deriz. 42’inci günden sonra bu risk katsayısı her geçen gün artar ve hayati risklerin beklendiği dönemlere girilir” dedi.
Ortak basın açıklamasında ayrıca 15 Temmuz’dan sonra 45 bin kişinin darbe girişimi ile ilişkilendirilerek, 5 binden fazla insanın ise toplumsal muhalefete yapılan baskıların sonucu olarak tutuklanması sonrasında kapasitesi yetersiz olan cezaevlerinin yaşanılmaz yerlere dönüştüğü de vurgulandı. Cezaevlerindeki tecrit uygulamaları, keyfi disiplin cezaları, sağlık sorunlarının etkin çözülememesi, ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi gibi sorunların bulunduğu belirtildi. Bu nedenle Adalet Bakanlığı’ndan mahpusların sağlık kontrollerinin Türk Tabipler Birliği tarafından görevlendirilecek hekimler tarafından yapılması, açlık grevindekiler ile diyaloga geçilerek milletvekilleri ve hak, hukuk ve sağlık örgütlerinin temsilcileri ile görüşmeler yapılması, bağımsız heyetlerin ziyaret ve incelemelerine izin verilmesi ve Abdullah Öcalan’ın tecridinin sonlandırılması talepleri dile getirildi.